9 Nisan 2009 Perşembe

Poh dersem açıl, hoh dersem kapan!!!

İşte bugün iflahımı kesen şey!...

Günlerdir geçmeyen öksürük ve boğaz ağrısı sonrası eşimin sabah işe gelirken ShellShop'tan almam için ısrar ettiği sihirli minik yuvarlaklar...

Çarşıdan aldım bir tane eve geldim bin tane... Kaç tane vardır bunun içinde? Kaç yılda biter acaba...? Son kullanma tarihi var mıdır?

:)

Dışındaki jelatini falçatayla açtım. Evirdim çevirdim kutusunu açamadım. Allahım bu ne cahillik. Bu kutuyu pençeleyen metal tırnakları tek tek kaldırıp içinden bir tane alıp tekrar tek tek kapatacak mıyım?
Yan masadaki arkadaşıma verdim,
"falçatayı açtım kapatamıyorum, şu mint kutusunu da aldım ama açamıyorum...Bunun bir fiziği olmalı..."
Meğer üstüne hafifce bastırınca tırnaklar "pohhh" sesiyle açılıyormuş:) Asrın en mekanik icadı bu olmalı diye düşündüm...
Ben de asrın en hayattan bihaber mühendisi:(

Bir tane attım ağzıma. Ben ilaç hap şurup tanımayan, tüm rahatsızlıklarını kah evde yatarak kah işte çalışarak atlatmış biri olarak neye uğradığımı şaşırdım.

Boğaz, soluk borusu, yemek borusu, sinüs boşluğu, burun deliklerim, kulak yolum, beyin kıvrımlarımın oluşturduğu boşluklar dahil tıkanma eğiliminde olan heryerim açıldı.

Kendim o sayılı nefesleri alıp verirken, etraftakiler yoksun kalsın istemedim. Herkese dağıttım...

Kimisi tükürdü, kimisi bayıla bayıla yedi, kimisi hiç uzanmadı bile:)

Gugula sordum... Güldüm durdum :)

itü sözlük' ten alıntı :

  • pisuara konan naftalinlerin ufaltılmış şekli.

  • katil şeker.

  • made in turkey'in kısaltması.

  • lavaboaç'ın yenebilen versiyonu.
Hohhhhhh....!!!!!

8 Nisan 2009 Çarşamba

Nayııırrrrrrrr Nolamazzzzzz...

İlle de oyun mu oynamak istiyorsunuz sevgideğer blog sahipleri ve blog sakinleri!...

Sinemacılık oynayalım, çocukluğumuzun yakışıklı romantik prenslerini taklit edelim,

kiremitleri toz yapıp suyla karıştıralım, bardakları deney tüpü yapalım, kimyacılık oynayalım,

su tabancalarına suluboya ile renklendirilmiş su doldurup yüzümüze gözümüze fışkırtalım...

Ya da...Immm...Aldım verdim ben seni yendim oynayalım...

Aldım Anka'cığım... Teşekkür ederim, haketmedim ama hediye olarak kabul ediyorum.


Ve veriyorummmm...:)

Ahkam Defteri
Salıncakta İki Kişi
Kırmızı Günlük

Emeklerinizden dolayı, elinize, gönlünüze, fikrinize sağlık...

7 Nisan 2009 Salı

Bekleyiş...

Neleri bekler insan hayatta..

Hiç gelmeyecekmiş gibi, delirecekmiş gibi, damarlarının içinden fışkırırcasına sabırsızlanarak, yada endişe içinde karın ağrılarıyla...

Aslında daha önce başımıza çok gelmiştir, kimbilir kaçıncı bekleyiş, aynı yoldan kaçıncı geçiştir. Ama her seferinde aynıdır tadı, her seferinde hiç yaşanmamış gibidir.

İştahım kesildi ! Başıma 10 senede bir ya gelir ya gelmez bu durum. Benim iştahım yok!!! Aman Allahım... İnanmak çok zor. Bağırsaklarım, midem, kalbim, her hücrem normalden daha çok çalışıyor.

Zaten heyecanlı, panik, sabırsızım. 8 ay 10 günlük doğmuşum. "9 ay nasıl durdun ananın karnında" diye sorarlar, gülerim...

Neleri bekler insan hayatta...
Bebek bekler, koca bekler, ölümü bekler, iyi bir haber duymayı bekler, biri takdir etsin diye bekler, çocuklarımın karnı doysun diye bekler, savaş bitsin silahlar sussun diye bekler, yaz gelince kışı, kış gelince yazı bekler, iş bekler, aş bekler, hastaysa şifa bekler, düşmüşse uzanacak bir el bekler...

Kediler kediler...
Daha yazacaktım kalemimi yediler :(

6 Nisan 2009 Pazartesi

Dengeli günler, fırtına öncesi sessizlik mi yoksa?

Bu haftasonu dolu dolu geçti. Ne zaman başladı ne zaman bitti birşey anlamadım. Ne uykusuzluk çektim ne açlık ne de endişe... Sanki her saati planlanmış da tek tek uygulanıyor. Yok öyle birşey! Gayet randevusuz, gayet alalade... İçim rahat. Sanırım dengeyi tutturdum. Psikolojik, meteorolojik, astrolojik ve daha da önemlisi ekonomik :)

Bu hafta geçmeyecek benim için biliyorum. Ben çekicem o gelmiycek. Şu harmonik durum içinde biraz daha stabil durabilmeliyim...Fırtına kopacak belki de bilmiyorum... Ama sessiz kalmalıyım.Yaparsın ey nefsim, yaparsın.. Biliyorum sen isteyince yaparsın. Kafaya koyunca almak istediğin birşeyi ne yapar eder alır, gitmek istediğin biryere er geç gider, söylemek istediklerini bir şekilde söylersin...

Geçen hafta hayatımda ilk defa intikam duygusunu tattım. İntikam almak istedim ve aldım. Sonra da çok mutlu oldum. Suç mu günah mı bilmiyorum. Ama harika bir duygu olduğunu anladım. Beni üzen, günlerce kendime sadece "NEDEN?" sorusunu sorduran insanlara, "bir gün bunları ödeyeceksiniz" demiştim ve geçen hafta dediklerim oldu. Gereken bedel ödendi. Makbuz kesildi, adrese gönderildi. :))))
Tahsilat işlemini yapan kişiye buradan sesleniyorum :
"BÜYÜKSÜN!!!

Bu hafta bol bol anlatasım var. Resim falan eklemiycem, yayınlıyorum...

2 Nisan 2009 Perşembe

Sil baştan....

Sil Baştan
Gücün Var mı Sevgilim

Derin Sularda İnci Tanesi Aramaya
Cesaretin Kaldıysa
Hala Benle Aşktan Konuşmaya
Söyle Canım Sevgilim
Hayat Bize Oyun Oynuyor Olabilir mi
Yorgun Gibi Bir Halin Var
Duyguların Karışık Olabilir mi
Sil Baştan Başlamak Gerek Bazen
Hayatı Sıfırlamak
Sil Baştan Sevmek Gerek Bazen
Herşeyi Unutmak
Sanki Bugün Son Günmüş Gibi
Dolu Dolu Yaşamak İstiyorum Ben
Her Ne Çıkarsa Yoluma
Selam Verip Yürümek İstiyorum Ben
Sil Baştan Sevmek Gerek Bazen
Hayatı Sıfırlamak
Sil Baştan Sevmek Gerek Bazen
Herşeyi Unutmak...

Ah Şebnem ah... Gene bu parçanı dinliyorum...
Gene biryerlerden biryerlere savruluyor bedenim.
Ya ruhen ya fiziken gene kanatlandım uçuyorum...

Ne kadar cesurum, ve ne kadar korkak...

Karmakarışık birşeyler işte,
Anlatamıyorum...

Düğümleniyor,
Yutkunamıyorum...

Sanırım bir mola vermem lazım, bu odadan çıkmam, derin derin nefes alıp vermem lazım...

31 Mart 2009 Salı

Beynimde tatil yapan hücrelere inat...

İçimde garip bir huzur var, sanırım bahardan,
aynı zamanda garip bir boşluk, yapmam gereken, yapmak istediğim ama yapmadığım şeyler için..

Çelişki oldu, hem de yaman mı yaman...

Yoğun işlerden, Türkiye nin yoğun seçim gündeminden ve günlük rutin işlerden dolayı yorgun hissediyorum...
Güneşli ve bol kaygısız bir tatile ihtiyacım var...
Tatil planları, tur programları okumak istiyorum bloglarda... Boş zamanlarda yapılmak istenen şeylerin uzun listesini görmek istiyorum...
Can sıkıntıları, yemek tarifleri, uzun uzadıya yazılar değil...

Haydi bir tatil programı yapın, hayalinizdeki tatilin resmini bulun ve blogunuzda paylaşın... :)
İlkimimiz değişsin yahu....:))

23 Mart 2009 Pazartesi

Aynalarla hasbihal...

Ayna ayna söyle bana...???

Evimin hangi odasına...
o odanın hangi duvarına...
o duvarın hangi noktasına...
kurulmak istersin?
Hadi ayna anlat bana...??
Neler gördün hayatta?
.....
..
.

Abartıp kabarttıklarımız..

"Dünyayı Kurtaran Adam" ile büyüdük, "Dünyayı Kurtaran Adamın Oğlu" ile serpildik, yıllar geçecek biz bu adamın suyunun suyu ile ölüyor olacağız.
Hani millet olarak abartmayı, kabartmayı seviyoruz kabul ediyorum. Pireyi büyütür deve yaparız, sonra onun için yorgan yakarız, sonra bir bakmışız eteklerimiz tutuşmuş..
Hadiseler bazen gereğinden fazla büyür. (Bizim Eurolu Hadise de dahil)
Seviyoruz kardeşim abartmayı. Kavga ederken üstüne bir fazla koymayı, dedikodu yaparken farazi yorumları, sevdiğimizi hint kumaşına çevirmeyi. 17 yaşıma kadar "ya evet ya hayır ", "ya var ya yok", "ya hep ya hiç" modunda yaşayan bendeniz de dahil...
Bir ağlamak geldi mi, bütün kötü şeyleri bir araya getirip saatlerce ağlayabilirdim. Biraz da onun için, biraz da geçen gün olan şu olay için, anneme kızdım babama küstüm. Neden öyle değil de böyle? Külliyen felaket! ühüüüüüü hüüüüüüü hüüüüüüüü
Küçüktüm ufacıktım, top oynadım, acıktım...
Zamanla yediğim ilahi tokatlar sayesinde gösterdiğim aşırı tepkiler traşlandı. Anneme küserim elim kapıya sıkışır, çok ağlayınca babamın gece vardiyası başlar özlerim, sakınırım çöp batar. Hayat böyle sanki ekmeğin üzerine sürdüğün krem peynir gibi, ister istemez ağzımda eriyen bir hal aldı. Yutkunsan da yutkunmasan da boğazından geçiyor. Futboli terimle "kısa paslaşmalar " arasında yaşıyorum artık... Kötü mü? Hayır değil. İyi mi? O da değil...
Zaten çoook iyi olmakla çoook kötü olmak birbirine çooook yakın değil mi? Çoook akıllı olmakla deli olmak gibi.. Bu yüzden sanırım krem peynir taklidi yaparak huzur içinde höy löy löy yaşamak lazım. Kimse yada hiçbirşey için kahretmeye yada havalarda uçmaya deymiyor. Her iki durumda da tepetaklak olmak an meselesi. Alimallah...

Demekki neymiş annemin lafıyla : "Azı karar, çoğu zarar" mışşşş..

22 Mart 2009 Pazar

Tuna geldi bahara...

Minik Tuna dün (21 Mart , Cumartesi) açtı gözlerini dünyaya. Mis gibi kokusunu duyabilmek için hastaneye koştuk. Anne ve babasının mutluluğunu paylaştık, o kadar yoğundu ki hisler, fazlasını duygu ambarlarımıza depoladık ve hastaneden ayrıldık. Hava misss... İçim ferah, ruhum dingin...
"Evet!" dedim, "İşte bahar geldi!!!"



21 Mart 2009 Cumartesi

Tahir ile Zühre (Hoşgeldin Kadınım)

Youtube'dan dinlemek için...

Sevgilim
Tahir olmak da ayıp değil Zühre olmak da
Hatta sevda yüzünden ölmek de ayıp değil
Bütün iş bütün iş Tahir ile Zühre olabilmekte
Yani yürekte, yürekte
Mesela bir barikatta dövüşerek
Mesela kuzuy kutbunu keşfe giderken
Mesela denerken damarlarında bir serumu
Ölmek ayıp olur mu
Olmaz
Sevgilim
Tahir olmak da ayıp değil Zühre olmak da
Hatta sevda yüzünden ölmek de ayıp değil
Bütün iş bütün iş Tahir ile Zühre olabilmekte
Yani yürekte, yürekte
Seversin dünyayı doludizgin
Ama o bunun farkında değildir
Ayrılmak istemezsin ondan
Ama o senden ayrılacak
Yani sen elmayı seviyorsun diye
Elmanın seni sevmesi şart mı,
Değil…
Tahir i Zühre sevmeseydi artık
Yahut hiç sevmeseydi
Tahir ne kaybederdi
Tahirliğinden
Tahir olmak da ayıp değil
Zühre olmak da
Hatta sevda yüzünden ölmek de ayıp değil
Bütün iş bütün iş Tahir ile Zühre olabilmekte
Yani yürekte, yürekte gülüm yürekte
Hoşgeldin kadınım
Yorulmuşsun
Nasıl etsem de yıkasam ayacıklarını
Ne gül suyu ne gümüş leğenim var
Susamışsındır sevgilim
Buzlu şerbetim yok ki ikram edeyim
Acıkmışsındır
Sana beyaz keten örtülü sofralar kuramam
Memleket gibi esir ve yoksuldur odam
Hoşgeldin kadınım, kadınım hoşgeldin
Hoşgeldin gülüm
Ayağını bastın odama
Kırk yıllık beton çayır çimen şimdi…
Kurban olduğum güldün
Güldün
Güller açıldı penceremin demirlerinde
Ağladın
Avuçlarıma döküldü inciler
Gönlüm gibi zengin
Hürriyet gibi aydınlık oldu odam
Hoşgeldin kadınım
Hoşgeldin kadınım
Hoşgeldin sevgilim
Hoşgeldin…

Nazım Hikmet Ran

Cumartesi gününün "Aşkolsun" ları...

Hiç gerekmediği halde sabah erkenden uyanan metabolizmama,
bu sabah yarım gün için de olsa işe giden Mumum' a,
koşubandının yağ şişesinin kapağını açıp bütün odaları gezerek evime karınca yolu yapan yeğenime,
kallavi bir kahvaltı yaptığım ve kaşıkladığım Nutella lar için kendime,
3 kez zile bastığı için defalarca özür dileyen merdivenci ablaya,
akşam Beyaz Show' da damardan giren ve hala damarlarımda dolaşan eserleri için Volkan Konak' a,
veeeeeee
beni hala tanımadığı için Gugul' a....

A Ş K O L S U N... :(

19 Mart 2009 Perşembe

Seni bloguma yazdım...:)

Mumum MSN de bana aşkını ifade ederken ona sordum :

- Bir daha arabaya binince kavga etmiycez dimi söz ver
dedim,
- Aşkım böyle diyorsun ya...
dedi.
- Seni bloguma yazcam...:(
dedim,
- Ah bebeğim ben nereye yazayım
dedi.
:(((

Dünya meleğim, canım kocam Mumum...
Sen bana yaz ben seni bir ömür okurum...:)

Şimdi "rüya" larına ve "düş" lerine bir bak...

Planlı yaşamayı tam anlamıyla başaramasam da plan yapmayı seviyorum. Hayatımda düzen arıyorum. Bugün yapacaklarımı bir veya iki gün önceden mutlaka planlıyorum. Sonra bu düşler için heyecanlanıyorum ve günleri iple çekiyorum.Tıpkı bir kürek işçisi gibi:)
İşler yolunda gitmediğinde, düşlerim beni terkettiğinde ise huzursuzluk ve endişe :(

Bu alışkanlık nerden geliyor iyi mi kötü mü bilmiyorum ama küçüklüğümde biyerlerde, bununla ilgili bir disiplin oluşmuş mutlaka, fakat hatırlamıyorum. Bugün perşembe ve ben şimdiden haftasonunu planladım :) Hatta Nisan'ı, Mayıs'ı, Haziran'ı...

Son 5 yıl içindeki rüyalarıma bakıyorum. Sanırım birçoğunu gerçekleştirdim. Yaptığım hiçbirşeyden dolayı pişman değilim. Ya da yapmadığım hiçbirşeyden dolayı ümitsiz...
Ama evlilik, kariyer planları, yatırımlar vs gibi yorucu ve büyük birkaç adımın ardından yeni adımlar için beni motive edecek düşler bulmalıyım. Biraz yorgunum, biraz soluksuz...

Şimdi uzun soluklu planlardan uzak durup, kısa soluklu planlar yapmak için iyi bir zaman. Sevdiklerimle ortak düşler kurup, plan yapmak, heyecanlanmak, kendi gemimin kaptanı olmak, rotamı ben çizmek istiyorum.

Çünkü :

"Amaçları bulanık olanlar kuşku yok ki araçların
dolambaçlarında takılıp kalacaklardır. Balık için ördükleri ağa ayakları
dolaşacak, tavşan için kurdukları tuzağa belki ellerini kaptıracaklardır."
(İsmet Özel - Zor Zamanda Konuşmak)

18 Mart 2009 Çarşamba

Mimi mini birler, çalışkan ikiler, tembel üçler....

İşte şimdi keyflendim. Taksitler, ödemeler, kartlar, krediler derken bugüne kadar günlük yaşantımda pek yapmadığım "hesap kitap" olayını öğrendim. Ve şunu da öğrendim ki HİÇ BANA GÖRE DEĞİL... Bu ruh hali içindeydim ki çocukluğum aklıma geldi.:)

- Dayak yiyen dörtler, yosun tutan dünler, yerinde sayan günler...

Yerinde sayan günlerimin içinden sıyrılıp eskilere gidiverdim. Yosun tutmuşcasına eskimiş, rüya görmüşçesine unutulmuş. Bugünlerde çok fazla geçmişe bakıyorum. Her baktığımda da birşeyleri daha hatırlıyorum.
Galiba özlüyorum...
Belki de büyüyorum...
Hayıııırrrrrr... Olamazzzzzz..... Biri beni durdursuuuuunnnnnnnn....:(

İnsan neden ailesinden kopamaz sanırım buldum. Çünkü bir yanı hep çocuk kalmak ister ve anne-baba kucağı bunun için en ideal yerdir:) (Evet dönem dönem her ruh kanatlanır.
İnkar etmiyorum. "Anne benim uçmam gerek, İstemiyorum pilav yapmaaaak..." şarkısını bağıra bağıra az söylemedik.)
Annemin fazla kilolarımı görmeyip sürekli yemek yedirmeye çalışmasında, sık sık merak edip aramasında, üzüldüğümde sevindiğimde benden çok üzülüp sevinmesinde, beni sonu olmayan bir uçurumdan aşağı atlarmışcasına özgür ve kaygısız kılan birşeyler var. Hiç düşmeyeceğini bilerek atlamak....

Hayat omuzlarımıza sorumluluk yükledikçe büyüyoruz. Ve düne özlem başlıyor.

Düşünüyorum da, tv karşısında alf i izlerken ne tür endişelerim sıkıntılarım vardı acaba :S

"Susam Sokağı" yayınlanırken tek istediğim o sokakta yaşamaktı hatırlıyorum :)

Ve işte yosunlu dünden tebessümle hatırlayacağım birkaç kare daha :




Şimdi neler istiyorum diye bir düşündüm de:) Çoooook çalışmam gerek çoooooooooooook.....:)

Diziler diziler... İnsanların üzerlerine giydikleri yeni elbiseler...

Tv de aynı anda farklı kanallarda yayınlanan diziler... Konuları, formatları, oyuncuları farklı olsa da ortak bir amaç var hepsinde... Bol reklam, bol reyting :)


Hani çıkar ilişkisi diycem bu duruma ama seyirci tarafında da bir çıkar olmalı. Arıyorum bulamıyorum. Güzel zaman geçirtiyor desem doğru olur mu? Kimi aldatılır, kimi aldatır, kimi psikolojik hasta, kimisi yalnız, bazıları çaresiz, bazıları gizli hesaplar peşinde, fitne fesat, komplo teorileri... En pozitif en "hadi aile dizisi izleyelim" türünden olanlar bile insanı paronayaya sürükleyecek cinsten. "Bunlar çok mutlu lay lay lom ne güzel" demeye kalmadan bir vaka vuku buluyor.
Cık cık cık ..... Hay Allah!!!
Yine moraller bozuldu :(

Sonra bir kanaldan başka kanala, bir diziden başka diziye... Hangisinde kendimizden, sevdiğimizden, hayatımızdan bir parça buluyorsak oraya. Elbise gibi... Yakışanı giyer kendimizi iyi hissederiz ya, bazen de sıkar bizi, dolabın en dip köşesine tıkarız...Biz kostüm değiştirmekle meşgulkeeeeeeen..
Bir bakmışız ki haftasonu gelmiş ve dizisiz geçen kış akşamlarında yapacak iş kalmamış :S

Bir bakmışız ki ben de dahil kadın-erkek, genç-yaşlı demeden hayatına müdahale ettiğimiz dizi ahalisi ister istemez bizim hayatımızdan biri olmuş...

Bihter' in, Mustafa' nın, Leyla' nın hayatını merak etmekten arkadaşlarımızı arayıp sormaz olmuşuz. Hobilerimizi terk etmişiz. Kitapsızlıktan kurduğumuz cümleler 3 kelime 1 nokta kalmış.
"Hiç vaktim yok."

İşte yeni arkadaşlarımız....
Buyrun sevgili arkadaşımın gönderdiği "Aşk-ı Memnu" dizisinin analizine bir bakın...
İçinden çıkılacak gibi değil :)

Vee özet...
Diziler diziler... İnsanların üzerlerine giydikleri yeni elbiseler..

17 Mart 2009 Salı

Haydi Kızlar Tai-Bo'ya... Yuppiiiii:)

Tai-Bo nedir?
Tai-Bo, dans, kickbox ve diğer dövüş sanatlarının hareketlerini birleştiren bir aerobik çeşitidir.

Tai-Bo dövüş sanatlarında yedi kez dünya şampiyonu olan Billy Blanks tarafından Amerika' da geliştirildi. Hollywood yıldızları ve fitness fanatikleri tarafından çok sevildi.












Tai-Bo ne için faydalıdır?
Tai-Bo tüm vücudu çalıştıran bir egzersizdir.
  • Harika bir kalori yakıcıdır. Yaşınız, vücut şekliniz ve fitness seviyenize göre saatte 350-800 kalori harcayabilirsiniz.
  • Kalp atışlarını ve kan dolaşımını düzenler, bağışıklık sistemini harekete geçirir.
  • Kişiye direnç kazandırır ve tüm vücut kaslarını güçlendirir.
  • Toksinlerin vücuttan atılmasını sağlar.
  • Serotonin seviyesini artırır, mutlu ve enerji dolu hissetmenize yardımcı olur.

Başlamadan önce...
Tai-Bo' ya başlamadan önce aklınızda bulundurmanız gereken birkaç madde var. Kolay bir iş olmadığını unutmamalı ve özellikle ilk başlarda zorlandığınızı hissettiğinizde cesaretinizi yitirmemelisiniz. Öğrenecek çok farklı hareketler var ve bu haraketlerin birçoğu vücudunuza ait kendilerinin de cevaplarını bilmediği sorular sorar. Açık ve maceracı bir zihinle başlayın ve eğlenin...

Kaçının...

  • Hamilelik riskiniz varsa veya yeni doğum yaptıysanız
  • Yakın zamanda cerrahi operasyon geçirdiyseniz
  • Kas veya eklem problemleriniz varsa
  • Kalp problemleriniz varsa

Tai-bo yaparken gerçekten zorlandığınızı hissederseniz ve vücudunuz size "Yeter artık bunu bana yapma" derse orada durun. Çünki eğlence burada odak noktasıdır. Müzik coşturucu olmalıdır ve eğitmen sizi yeterince motive edebilmelidir.


Sonrasında...

Muhtemelen son derece yorgun ama enerji dolu hissedeceksiniz. Ağrılara birkaç gün katlandığınız taktirde sonraki seanslarda müziğin temposuna kapılıp sporun keyfini çıkartacaksınız.

Haydi bütün hücrelerinizi harekete geçirin !!!

Yaz geliyoorooorrrr!!!:)

Kariyer Kadınlarının Başına Gelmeyen Kalmadı!!!


Genç kariyer kadınları dikkat!!!

Özellikle kariyer kadınının muzdarip olduğu ve ‘orta yaş’ hastalığı olarak bilinen fibromiyaljiklerin arasına ‘gençler’ de katıldı.



Günlük hayatı nasıl etkiler?

Kişilerde iş kalitesini düşürür, dikkat ve algılamayı azaltır. Yaşam keyfinizi etkilediği için motivasyonu ve verimliliği düşürür. Amerika’da yapılan istatistiklerde; iş gücü kaybına yol açtığı için, maliyeti en yüksek hastalıklar sıralamasında, kalp hastalıklarının ardından ikinci sırada yer aldığı belirlenmiştir. Yani ekonomiyi, iş hayatını ve gündelik yaşamı olumsuz etkileyen fibromiyalji için ‘çağın hastalığı’ diyebiliriz.


Fibromiyaljinin nedeni nedir?

Nedeni tam olarak bilinmiyor. Daha çok hassas yapılı ve her şeyden çabuk etkilenen kişilik yapısındakilerde görülüyor. Mükemmeliyetçiler, işkolikler ve uygun olmayan çevresel faktörlerin olduğu ortamlarda çalışanlar (mimarlar, diş hekimleri, ofiste masa başı işi yapanlar, borsacılar, gazeteciler…) bu grubun içinde değerlendirilebilir.


Hastalık belirtileri nelerdir?

Hasta, ağrının bir yerden başlayıp bütün vücuduna yayıldığını ifade eder. Ağrı; yanıcı, sızlayıcı olarak tarif edilir. Uyku bozukluğu; çok uyuma, bazen uykusuzluk sonuçta derin olmayan ve dinlendirmeyen uykuyla birlikte kişinin duygu durumu bozulur. Yanıcı ağrılara bazen dengesizlik hissi, karın ağrısı ve tuvalete çıkma alışkanlıklarında değişiklik gibi şikayetler de eşlik eder.


Tanı nasıl konulur?

Bir hastaya fibromiyalji teşhisi koymak için; üç ay şikayetlerin ve belirtilerin devam etmesi gerekir. En az 12 noktada (ensede baş-boyun geçiş noktası, önde iman tahtasının yanı, omuz başları, dirsek dış yüzü, kürek kemiğinin iç yüzleri, bel kalça geçiş noktası, kalçada dış yan dış, diz iç kısımları vb.) ağrıya hassas olunması temel şarttır. Hastanın şikayetlerinin ve hikayesinin yanı sıra yapılacak tetkiklerle tanı konulur. Sık sık başka hastalıklarla karıştırılan fibromiyaljide, bu karışıklığı önlemek için yapılacak tetkikler büyük önem taşır.


KENDİNİZE UYGUN HOBİ VE SPORU KEŞFEDİN
Fibromiyaljik olmamak için ne gibi önlemler alabiliriz?



  • Hava koşullarına uygun giyinme

  • Havasız ortamlardan kaçınma

  • Hava akımları arasında kalmama

  • Sigaralı ortamlarda bulunmama

  • Stresten kaçınma, stresle mücadele yollarını öğrenme

  • Kendisiyle barışık yaşayabilmesi için gerekirse psikolog desteği almak

  • Sağlıklı beslenme

  • İş-dinlenme saatlerini uygun ayarlama

  • Çalışma ortamını düzenleme: Ergonomik koltuk, uygun yükseklikte masa, göz hizasında bilgisayar monitörü, dirseğin-kolun düşmesini engelleyen klavye gibi. Kendine uygun, gerçekten severek yapacakları ve relaks olabilecekleri hobiler edinmek

  • Kendine uygun sporu yapma

  • Yoga, yüzme, thai-chi ve tai-bo gibi ruh ve vücut bütünlüğü getiren aktiviteler yapmak

Bundan sonraki konumuz tai-bo... Haydi uzakdoğuya biraz yakınlaşalım...:) Tıklayın :)