18 Mart 2009 Çarşamba

Mimi mini birler, çalışkan ikiler, tembel üçler....

İşte şimdi keyflendim. Taksitler, ödemeler, kartlar, krediler derken bugüne kadar günlük yaşantımda pek yapmadığım "hesap kitap" olayını öğrendim. Ve şunu da öğrendim ki HİÇ BANA GÖRE DEĞİL... Bu ruh hali içindeydim ki çocukluğum aklıma geldi.:)

- Dayak yiyen dörtler, yosun tutan dünler, yerinde sayan günler...

Yerinde sayan günlerimin içinden sıyrılıp eskilere gidiverdim. Yosun tutmuşcasına eskimiş, rüya görmüşçesine unutulmuş. Bugünlerde çok fazla geçmişe bakıyorum. Her baktığımda da birşeyleri daha hatırlıyorum.
Galiba özlüyorum...
Belki de büyüyorum...
Hayıııırrrrrr... Olamazzzzzz..... Biri beni durdursuuuuunnnnnnnn....:(

İnsan neden ailesinden kopamaz sanırım buldum. Çünkü bir yanı hep çocuk kalmak ister ve anne-baba kucağı bunun için en ideal yerdir:) (Evet dönem dönem her ruh kanatlanır.
İnkar etmiyorum. "Anne benim uçmam gerek, İstemiyorum pilav yapmaaaak..." şarkısını bağıra bağıra az söylemedik.)
Annemin fazla kilolarımı görmeyip sürekli yemek yedirmeye çalışmasında, sık sık merak edip aramasında, üzüldüğümde sevindiğimde benden çok üzülüp sevinmesinde, beni sonu olmayan bir uçurumdan aşağı atlarmışcasına özgür ve kaygısız kılan birşeyler var. Hiç düşmeyeceğini bilerek atlamak....

Hayat omuzlarımıza sorumluluk yükledikçe büyüyoruz. Ve düne özlem başlıyor.

Düşünüyorum da, tv karşısında alf i izlerken ne tür endişelerim sıkıntılarım vardı acaba :S

"Susam Sokağı" yayınlanırken tek istediğim o sokakta yaşamaktı hatırlıyorum :)

Ve işte yosunlu dünden tebessümle hatırlayacağım birkaç kare daha :




Şimdi neler istiyorum diye bir düşündüm de:) Çoooook çalışmam gerek çoooooooooooook.....:)

Hiç yorum yok: